Kemal Hamamcıoğlu'nu bilir misiniz? Ben keşfedeli 2 sene oldu. Marmara ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu, aynı zamanda tiyatro eğitimi de almış bir yazar. Yazdığı edebi metinleri de çeşitli sanatçıların performansı eşliğinde sunuyor bizlere YouTube kanalı üzerinden.
Ben bugün geçtiğimiz hafta izlediğim "Biri "Gülümsemeyi Unuttum" Dese Ona Aşık Olacağım"ı paylaşacağım. Dinlerken, okurken çok etkilendiğim ve kendimden bir şeyler bulduğum metinleri biriktirmeyi seviyorum çünkü. Bazen tam olarak öyle hissetmesek bile bu şekilde kaleme alınan sözlerin varlığı, zaman zaman hissettiğimiz duygularda yalnız olmadığımızı hatırlatıyor bence bize. Metnin altına da YouTube linkini bırakacağım Neslihan Arslan'ın güzel yorumuyla dinlemek isteyenler için. :)
"Suyun kaynama noktasını biliyorum. Hayatın buz dağının arkasına sakladığı soğuğu da.
Kirli beyaz bir silgiyle silmek istiyorum yüzümü aynalardan.
Fotoğraflardan değil, bir tek aynalardan silmek istiyorum huysuz dünya ile uyuşmayan yüzümü.
Su yatıştırıyor bir tek sokağa çıkarken buz dağının arkasına sakladığım hüznümü.
Biri gülümsemeyi unuttum dese ona aşık olacağım.
Biri bir sokak köpeğinin başını sevse, beni de sever misin diyeceğim gözlerimi kaçırmadan.
Biri ben buradayım dese, ben neredeyim? Beni bulduğun yerde bırakır mısın diyeceğim yüzümü avuçlarına bırakmadan. Biri yalnız değilsin dese, çok yalnızız diyeceğim gülümseyerek.
Hayat yalnızlıktır diyeceğim sonra, hayat değil insan insanı yalnızlaştırır demeyeceğim severek sevişmeden. Bir kere de ben bir şey demeden biri bir şey dese, o dediği şey çok olsa çoğalsa demeyeceğim sevişmeden.
Dikişleri açılan kabanımın cebinden anahtarımdan önce düşecek, yere düştüğümde ise sesimi duymayacak gibiyim. Az konuştuğumdan sesime yabancı gibiyim, sessizliğimde sesimi arar gibiyim.
Kendimi kaybettim, kendimi kaybettim.
Sökmek istiyorum nefesimden inandıklarımın bir başına bıraktığı sözleri.
Yalandan kimse ölmez, yalandan dün ölür dediğim günleri.
Şaşırarak uzaklaşıyorum hayatın kapısını çalmadan odaya dalanlardan. Odayı kendi odası sananlardan şaşırarak uzaklaşıyorum.
Kapıyı üzerine çarpacak gücüm kalmadı. Kapıyı kitleyecek hevesim, kalmadı.
Odayı uykusunu aldığı zaman, kimseler rüyalara bulaşmamışken havalandırıyorum. Yastığı da yorganı da rüzgara salıyorum.
Hayat yok diye diye uğulduyor sokaklar. Ansızın çalan telefonlar sustu diye diye kediler çatıdan çatıya zıplıyor.
Günlerin üzerinden bulutlar yağmurunu bırakmadan geçiyor. Azıcık yağmuru gördüm mü saçlarımdan yağmura uzanıyorum. Aydaki yansımama çekiliyor ayaklarım. Kaç meteor vurdu dudaklarımdan sayısını unuttum. Göktaşlarından gök olacağıma, taş oldum.
Sahi göz göze gelinen günler nereye saklandı? Göğsümde büyüttüğüm sardunyaları kim çaldı?
Karamsar güneşler avucuma böceklerini bırakıyor. Kelebekleri değil böcekleri seviyorum şimdi. Ters dönen böcekleri düze çıkarıyor hala yağmuru bekleyen gündüzlerim. Ellerim hala yaşatmak için çabalıyor yok sayılanları. Hala kurumuş bir dal yeşeriyor kuzeye bakan yerinden. Hala çiçekçi, önce çiçeklerini sonra sokağı suya doyuruyor. Hala adı konmamış bekleyişlerin kaldırımında yan yana yürüyoruz, yaşlanarak. Birbirimizi çok gördük, ama hiç selamlaşmadan hala öylece geçip gidiyoruz hayatlarımızdan. Umutsuz değilim, tükenmiş hiç değilim. Sadece çok bekledim, neyi ve kimi beklediğimi bilerek çok bekledim. O kadar çok bekledim ki beklediklerimi aramaz oldum. Beklediklerim yaşlandı, bense onlardan önce yaşlandım demişti yüzünü aynadan silen kadın. Yüzünü aynadan silen adam hala onu bekliyordu oysa. Adam kadını, kadın adamı, adam adamı, kadın kadını...
Beklemek beklemeyi bekledi yaşlanarak. Mutsuzluğun kokusu sindi yastıklara. Mutsuzluğun kokusu sindi rüzgarda salınan çarşaflara.
Öylesine mutsuzum ki dedi dağ.
Öylesine mutsuzum ki dedi buz.
Dağ buzdan, buz dağdan olduğunu hatırladı.
Gülümsedi buz dağa. Gülümsemeyi hatırladı buz dağa.
Su kaynama noktasına geldiğinde buz dağının dudakları silindi aynadan.
Su, suya karıştı."
Comments